19 Eylül 2007 Çarşamba

Evrimin açıklayamadıkları

Bu yazımda da sizlere anlatacağım husus,evrimin zırva mekanizmasını çürüten en basit ve komplex sorulardır.ve bunları okudugum ve bildiğim dahilinde sizlere açıklamaya çalışacağım.ve hakikaten yazıyı sonuna kadar okumaya niyetlendiğinizde,gercekten çok güzel bilgiler öğreneceğinizi garanti ediyorum.ve dolayısıyla artık bu evrim masalının kafanızdaki şekil ve sembolü tamamıyla bir safsatadan ibaret oldugunu kendi aklınızda mukayese edeceksiniz.

Giris yapmak gerekirse evrim teorisi,aslında darwinden bu yana bizlere ulaşan bir masaldan ibaret olmayıp,bunun geçmiş dönem uygarlıklarınca da savunulduğu gerçeğini tarih bize anlatıyor.ancak günümüzde darwincilik denmesindeki tek etmen,herhalde daha cok savunulması ve sanki bilimsel bir tezmis gibi aksedilmesinden dolayıdır ki; akıllarımızda böyle bir terim kalmış her ne hikmeti sebebse;eskiden beri yaratılış gerçeğini kabul etmeyen insanlar ,hep böyle,ispatta mümkün olmayan teorileri kendi kafalarından uydurmuşlar ve halklarına da bu bozuk düşünceyi empoze etmişlerdir.biz bu yazımızda bilinen ve ünlü felsefeci aristo’nun abiyogenez kuramını ele alarak,bu kuramın gerçeklerle bağdaşmadığını diğer ünlü bilim adamlarınca red edildiğini göreceğiz.

Ünlü felsefeci Aristo,belki de felsefeciler arasında en bilinen ve en tanınan yada diğer tabiriyle en cok sevilenlerden bir tanesidir belki de.ancak her ne hikmetse aristo’nun şimdi söyleyeceğim abiyogenez kuramı/safsatası her felsefeci arasında acaba bu saçmalığı aristo’dan beklemek beni üzdü gerçekten gibi kelimeleri kendilerinde sarfetmiş midirler acaba?

Neyse arkadaslar biz olayın kendi boyutumuzu ilgilendiren özüne inelim.

Aristo (mö 384-322) hayatın kendiliğinden oluştuğuna inanıyor ve bu görüşünü “Hayvanlar Tarihi” kitabından açıklıyordu.aristo’ya göre cansız maddelerin içinde,yumurta akı gibi bir öz vardı,ve bu madde her ne hikmetse,durup durduk yerde canlı maddeleri oluşturuyordu.ve aristonun bu görüşüne abiyogenez kuramı denir.yani bir başka deyişle abiyogenez,cansız maddelerden canlı maddelerin oluşmasıdır diyebiliriz.

Yine her ne hikmetse,bu Aristo , insanlara, hic bir itirazda bulundurmadan bu teorisini kabul ettirmiştir.eski çağlarda insanlar “kokmuş etin kurtlandığını görüyorlardı” yağmur sularının toplandığı fıçılarda bir süre sonra böcekler oluşuyordu.vs vs vs..gibi bir sürü akıllarına yediremedikleri gerçekleri ört pas ederek,bu canlıların cansız maddelerden olusabileceğine referans noktası göstererek ,bu safsatalarına hem kendilerini hemde diğer insanları alet ederek inandırmışlardır.

Ancak buda yetmezmiş gibi,paraselans isimli bozuk düşünceli bir doktor daha çıkarak,su,hava,odun ve saman parçalarından kurbağalar çıktığına inanıyordu.daha sonra Belçikalı bir doktor,jean von helmot da,buğday tanelerini kirli bir gömleğe sarıp,21 gün beklettikten sonra,içinden böceklerin çıktığını görmüş ve bunu da meşhur aristo’nun teorisine bağlayarak.uygun görmüştür.

Ancak bundan sonra çıkan İtalyan francesco redi ismindeki bir doktor.butun bunların bir zırvadan ibaret olduğunu ispatlayan bilimsel deneylerini yaparak,bilime müthiş bir katkıda bulunmuştur.nedir o deneyi peki,birlikte görelim arkadaşlar.

Redi 8 kavanoz un icine et parçaları koyuyor.ve 4 ünün ağzını kapatıyor ve 4ünün kinin ağzını açık bırakıyor.ve bir müddet bekledikten sonra,açık kavanozların içinde kurtçuklar oluştuğunu ama diğer kapalı kavanozlar içinde hiçbir şey oluşmadığını görüyor ve o aklındaki teoremini söylüyor. “kendiliğinden oluş diye bir şey yoktur” kurtcukların oluşmasında ki tek etmen,havayla irtibat eden etin,havadaki sinek ve böcek yumurtalarından dolayı kurtlandığını ispat ediyor.hakkatende öyledir.ve havayla irtibat eden her cisim,havadaki sonsuz virüs ve bakterilerle temas halindedir.ve böylece yumurtaların sayesinde kurtların oluştuğu gerçeği bugun bilimcede ispatlanmıştır.

Fransızların ünlü bilimcisi Louis pasteur ‘da buna benzer bir deneyle bilim karşısına çıkıyor.pasteur 20 şişeyi alp dağlarının zirvesine çıkarıyor ve orda ağzı açık bir şekilde bekletiyor.aynı şekilde 20 şişeyide şehrin gürültülü ve pis havasında ağzı açık şekilde bekletiyor.ve alp dağlarındaki zirvede tutulan şişelerde havanın temizliğinden dolayı kurtcukların ouşmadığını görüyor.şehir ortamındakinde ise olustuğunu görüyor.ve pasteur bu deneyinde,insanlara,bakın görün işte,ne kadar kirli bir ortamda yaşıyoruz diye insanlara gözlemsel yolla veri sunma imkanını bulmuştur.

Değerli arkadaslarım,bu gibi aristonun deneylerine dogru diyen insanlar sadece işin görünen boyutuyla ilgilenmektedirler.çünkü onlar gördüklerine inanırlar.halbuki oluşum boyutunu onlar inkar ederler.ve ispat görüncede insanları alaya alırlar.ama ne yazık ki bugun bilim diye kimsenin itiraz edemeyeceği mukemmel bir teknik var.bu yüzden evrim sadece lafızdan ibarettir ve ispatını hiçbir evrimci şimdiye kadar yapamamıştır.hal boyleyken,bilimde ispat mevcut olduguna göre,evrim bilimsel bir teori değildir.sadece zırvadan ibarettir.


Hiç yorum yok: